Kafein mi Rahatlama mı?
yusuf
yusuf
| 14-11-2025
Bilim Ekibi · Bilim Ekibi
Kafein mi Rahatlama mı?
Günün dördüncü espressosunu oksijen gibi içiyorsun, beş dakika sonra kalbin göğsünde sanki tango yapıyor.
Suçu işe atıyorsun.
Ya da trafiğe. Ya da dolup taşan e-posta kutuna...
Ama ya asıl suçlu fincansa?
O huzursuz, titrek, “neden bir Excel tablosu yüzünden terliyorum?” hissi tamamen kafanda değil.
Kafein büyük ihtimalle başrolü oynuyor.
Ve eğer zaten biraz kaygıya eğilimli biriysen, sabah kahveni içmek aslında içsel gürültüyü artırıyor olabilir.

Kafein nasıl huzurunu ele geçiriyor?

Kafein sadece seni uyandırmaz sinir sistemini adeta gaza getirir. İşte perde arkası:
Kafein, beyninde “rahatla, artık gevşeme zamanı” diyen adenozin adlı kimyasalı bloke eder. Adenozin yoksa, “rahatlama” da yok.
Bunun yerine beyin adrenalin salar yani “stres var, kaç!” hormonunu. Kalp atışın hızlanır, kasların gerilir, avuçların terler.
Tanıdık geldi mi?
Eğer kaygıya zaten yatkınsan, bu sadece bir uyarıcı değil, bir büyüteç gibidir.
2020’de Journal of Anxiety Disorders dergisinde yayımlanan bir inceleme, anksiyete bozukluğu olan kişilerin kafeinin etkilerine çok daha duyarlı olduğunu gösterdi. Küçük dozlar bile panik benzeri belirtiler yaratabiliyordu: çarpıntı, baş dönmesi, o “sebebini bilmeden kötü bir şey olacak” hissi.
Beslenme uzmanı Giovannucci’nin dediği gibi:
“Kahvenin uyarıcı etkisi, hassas kişilerde kaygıyı tetikleyebilir ve uykuyu bozabilir.”
(The Guardian, 2024)
Ama mesele sadece panik atak değil. Birçoğumuzda görülen şey düşük yoğunlukta, gün boyu süren bir gerginlik: yerinde duramama, sürekli zihinsel uğultu, bir e-postayla patlamaya hazır olma halidir.

Kahvenin gizli oyunları: Fincan fincana stres

1. Yorgunluğu gizler ve daha da kötüleştirir
Yorgunsun. Kahve “çözüm” gibi gelir. Ama kafein enerjiyi geri kazandırmaz; sadece yorgunluğu gizler. Sen daha çok çalışırsın, daha az uyursun, ertesi gün yine kahve içersin.
Sonuç? Sürekli stres modunda bir beden. Merhaba, anksiyete.
2. Uykunu bozar sen fark etmesen bile
“Son kahvemi 14.00’te içiyorum, gayet iyi uyuyorum” diyorsun. Belki. Ama araştırmalar, kafeinin altı saat sonra bile derin uykuyu azalttığını gösteriyor.
Daha az derin uyku = duygusal dayanıklılığın düşmesi.
Sabah daha sinirli, daha tepkisel, daha endişeli uyanıyorsun. Ve neye sarılıyorsun? Tabii ki kahveye.
Farkına varmadan kendi döngünü kuruyorsun.
Kafein mi Rahatlama mı?
3. Toleransın artıyor ama sinirlerin hâlâ aynı
Üç latte içip “gayet iyiyim” diyebilirsin. Ama beynin buna alışsa da, sinir sistemin hâlâ aynı darbeyi alıyor.
Kalbin, böbrek üstü bezlerin, stres hormonların bu uyarıya karşı hâlâ tetikte.
Zamanla bu sürekli uyarılma, stres tepkini zayıflatır.
Artık sadece kafeine değil, her şeye daha fazla tepki verirsin.

Kahven huzurunu çalıyorsa ne yapabilirsin?

Birden bırakmak zorunda değilsin (istersen tabii, o başka). Ama kafeini akıllıca azaltabilirsin.
Başlamak için:
• Tetikleyicilerini izle.
Üç gün boyunca ne zaman, ne kadar kahve içtiğini ve 30–60 dakika sonra nasıl hissettiğini not et. Göğsün sıkışıyor mu? Düşüncelerin hızlanıyor mu? Sebepsiz “garip” mi hissediyorsun?
Kalıplar çok çabuk ortaya çıkacak.
• Bir fincanı daha yumuşak bir içecekle değiştir.
İkinci kahveni siyah çayla (yaklaşık yarı kafein) veya yeşil çayla değiştir (daha az kafein + L-theanine, sakinleştirici etki).
Bazı kafeler, müşterilerin öğleden sonra espresso yerine matcha tercih etmesiyle satışlarını %40 artırdı.
• Bir kafein “sokağa çıkma yasağı” koy.
Saat 12 veya 13’ten sonra kafein alma “bana etkisi olmuyor” desen bile.
Sinir sistemine akşam reset atması için zaman tanı.
Bonus: Daha hızlı uyursun ve sabah daha az sersemlik yaşarsın.
• Su içmeyi ciddiye al.
Kafein idrar söktürücüdür. Susuzluk = baş ağrısı + yorgunluk + huysuzluk yani kaygıyı taklit eden belirtiler.
Kahveden önce, içerken ve sonra bolca su iç. Beynin minnettar kalacak.

Asıl soru “kahveyi bırakmalı mıyım?” değil, “bana neye mal oluyor?”

Kahveyi seviyor olabilirsin. Belki senin için bir ritüel, bir huzur anı, “benim zamanım.”
Bu tamamen geçerli.
Ama kendine sor: Bu gerçekten enerji mi veriyor yoksa huzurunu mu alıyor?
Bir yazar arkadaşım günde dört fincandan ikiye indi.
Köşesini kaybetmedi ama saat 16.00’daki çarpıntıları kayboldu.
Bir diğeri öğleden sonra yarım kafeinli kahveye geçti.
Akşam kaygısı o kadar azaldı ki, artık “kalp krizi geçiriyor muyum?” diye internette arama yapmıyor.
Küçük adımlar, büyük farklar.
Bir dahaki sefere fincanı doldurmadan önce dur.
Kendine sor:
Bu bana gerçekten iyi geliyor mu, yoksa sadece yorgunluğumu gizliyor mu?
Bu yakıt mı, yoksa sürtünme mi?
Sinir sistemin cevabı zaten biliyor.
Senin tek yapman gereken dinlemek.